15 Temmuz 2011 Cuma

Ummut Bullut

           Hızla geçen hayat akışı içerisinde senin yazınıda tıpkı zamanında sana yaptığım gibi 2. plana attım.Geciken yazı için öncelikle özür dilerim.

Ummut Bullut

Kimdir Ummut Bullut?
 2003-2004 sezonunda Ankaragücü formasıyla 22 maçta 11 gol
2004-2005 sezonunda yine Ankaragücü formasıyla 34 maçta 9 gol
2005-2006 sezonunda 33 lig maçında 16 gol ve 2 kupa maçında 3 gol toplam 35 maçta 19 atarak hemen akabinde de Trabzonspor’a imzasını atmış olan bir futbolcudur.
2006-2007 sezonunda Ligdeki 31 maçta oynamış ve 15 gol atmıştır ayrıca 8 Türkiye kupası maçında da 4 gol atmış ve toplam 39 maçta 19 gol atarak bir Türk futbolcu için çok iyi bir istatistik yakalamıştır.
2007-2008 sezonunda Ligdeki 33 maçta forma şansı bulmuş 14 gol atmış ve yine 4 Türkiye kupası maçında oynamış ve 3 gol atmıştır. Yani bu sezonda toplam 37 maçta 17 gol atarak yine dengeli bir grafik göstermiştir.
2008-2009 sezonunda Ligde 33 maçta oynamış, 14 gol atmış.
2009-2010 sezonunda ise 31 lig maçında 11 gol, 9 Türkiye kupası maçında 7 gol atmış ve bu sezon Trabzonspor’unda Türkiye Kupasını kazandığı sezondur.
2010-2011 sezonuna gelindiğindeyse 33 maçta oynamış ki bunların 30u ilk 11dir, 13 golde imzası vardır. Türkiye Kupasında ise 4 maçta 3 gol atabilmiştir.


Genel olarak fotoğrafına bakmadan videosunu izlemeden kendisini tanımadan istatistiksel olarak değerlendirme yapıldığında çoğu futbolseverin takımında isteyebileceği türden istatistiklere sahip bir oyuncu portföyü çizmiştir.
Şimdi de birebir izlediğiniz Ummut Bullut’u konuşalım. Kendisi gerçekten dünya üzerinde sayılı “şanssız” diye adlandırdığım futbolculardandır ama şanssızlığı kadar bitiricilik eksikliği de vardır çünkü bu futboldur her zaman aynı nitelikte ve hatta nicelikte oynanması mümkün değildir hele ki bulunduğun takımın şehrinde herkes antrenör herkes forvet ve aynı zamanda kaleci, orta saha, bek ve stoper hatta başkanken. Fakat yediği hakaretler ve küfürlere rağmen sadece işini yapan “Elinden geldiğinin tamamını oyununa veren” bir Ummut Bullut vardı.
Futbol, benim gözümde her ne kadar eğlence niteliğinde olsa da futbolun gerçekte bir ticaret ürünü olduğuna inananlardanım ve ticaret gereği almadan vermek olmaz. Futbolda, futbolcu bazında yaşadığım 2 travma vardır birisi Fatih Tekke’nin İstanbul takımlarından birine gitmesi ötekiyse Selçuk İnan’ın da bir başka İstanbul takımına gitmesidir. Bu iki futbolcuda taraftar için çok başkalaşmışlardı. (en azından benim için öyleydi) Klübün anahtarını teslim et git, ardına bile bakma cinsindendi onlar benim için.
Selçuk İnan’ı Selçuk İnan yapan Şenol Güneş’tir. Seni Selçuk yapan ise Trabzonspor’dur.
Trabzonspor taraftarının değerleri  daha çok manevi niteliktedir. Genel olarak adlandırdığımız zaman bunlara tek kelime ile “ADAMLIK”deriz

Peki ya hakaretlere uğrayan, arkasından istisnasız gol attığı ya da atamadığı her maçtan sonra küfürler edilen Ummut Bullut ne yaptı? Hepimizin suratına tokadı vurdu ve klübüne 3.794.842 Euro kazandırdı yetmezmiş gibi gittiği klüpten yaptığı açıklamayla ben Trabzonsporlu Ummut Bullut’um dedi. Biz Trabzonspor taraftarı bunu bekleriz, bunu isteriz içten olsa da olmasa da bu lafı duymak bizim gururumuzu okşar, bizler özür dileyecek kadar adamsak başımızı öne eğecek kadar efendiysek karşımızdakinden de bunu bekleriz. İstanbul orda ama Avrupa yakası Avrupa değildir Selçuk Efendi.
Neden sevmezdi Trabzonspor taraftarı Ummut Bullut’u diye soracaksınız beklide. Bu sorunun cevabını Ummut Bullut gittiği klüpde verdi.
-Nasıl bir futbolcusunuz siz?
-Ben emm,,,… Koşaarım.
Bu her şeyi açıklıyordu zaten Yetmez ama evet diyebiliriz.
Biz sadece bununla yetinen bir kitle olmadık olamadık.
Arkadaşın biri söylemiş bir söz
"Bizim her sezon ortalama 15 gol atan bir forvetimiz var ama topçu değil"
Ummut Bullut belki topçu değildi ama ADAMDI ADAM! ADAM!
Yolun açık olsun buradan seni Ummut Bullut olarak hatırlamak istiyorum. Toulouse klübünde kendi kimliğine tam anlamıyla kavuşurda Umut Bulut olursun inşallah.
Yolun açık olsun.

Şike Yasal

 Bazı insanlar futbolun ölüm kalım meselesi olduğuna inanır, sizi temin ederim ki bundan çok daha fazlasıdır.
                 
Bugün daha fazlası olduğunu ekranlardan naklen seyrettik.Türkiye Futbol Federasyonu , Türkiye’nin futbol kaderini yakından ilgilendiren bir “değerlendirme”yi açıkladı. 3 Temmuz sabahı başlayan “Temiz Kramponlar” adlı Şike-Teşvik ve Çete kurmayı kapsayan gözaltı operasyonları dalga dalga başladı.

O hafta içerisinde Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım , Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu, Fenerbahçeli Yönetici İlhan Ekşioğlu tutuklanarak Metris Cezaevine gönderildi.Fakat 1 ay öncesine kadar Fenerbahçe Erkek Voleybol takımı başkanı olan Mehmet Ali Aydınlar TFF’nin başındaydı. Bugün yani 11.07.2011 Pazartesi günü hiçbirimiz objektif bir değerlendirme beklemiyorduk TFF’den fakat yapılan açıklama Türk Futbolunu katletmiş linçetmiş yok etmiştir. Fenerbahçeyi kurtarmak adına, Türk Futbolunu satmıştır . UEFA’dan 3 Temmuz haftası içerisinde yapılan açıklamada “1% ihtimal dahi varsa o takımı bana gönderme” yönünde telkinde bulunulmuştu. Artık gözümüz UEFA’nın bize uygulayacağı yaptırımlardadır. Kendi marka değerlerini korumak adına Türk Futbolunu yok saymışlardır. Ülke futbolunun Dünya Kupasında kazandığı başarı ile başlayan değer yükselişi bugün tamamiyle yerin dibine sokulmuştur. Bu ülkede artık futbol müsabakası seyretmenin , değerlendirmenin , eleştirmenin hiçbir tadı tuzu kalmamıştır çünkü bu tarihden sonra atılan hiçbir golün anamızın ak sütü gibi helal olduğu konusunda net konuşamayız.     

Sizlere başkanınızın seyredemediği asbaşkanınızın yanında olmadığı nice hüsran dolu şampiyonlar ligi maçları diliyorum ve son bir söz tarih bunları da yazar.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Temiz'lig imandandır

3 Temmuz Pazar sabahı tüm Türkiye güneşli bir güne uyanmıştı. Güzel bir Pazar günü geçirmek hevesiyle planlar yapılmıştı fakat içimizde bu güne dair bir burukluk vardı tam 11 yıl önce bizler gülüşümüzü kaybetmiştik bugun, Kemal Sunal’ı kaybetmiştik.Ölüm yıldönümünde Türkiye’nin gündemi ise tamamen farklıydı.

            Gündem bir anda teşvik ve şike suçlamalarıyla göz altına alınan isimler ve suçlandıkları konulardı.Şahsen en büyük rakiplerimizden birisi bu iddiaların tam ortasındayken sevinemiyor ülke futbolunun içine düştüğü bu duruma üzülüyorduk.Günün tüm parıltısı bir anda gitmiş yerini çirkin olaylara bırakmıştı.



Şike ve teşvik alenen yapılıyor utanmadan üstünü bile kapamaya çalışmamışlardı. Bu durumdan çıkarılacak sonuç; meğer gücün ahlakı yokmuş sonucudur.

6 ila 8 ay boyunca takip edilen olaylarda Türk futbolunun çok büyük yara alacağı su götürmez bir gerçektir ama bundan sonrası için geleceğe umutla bakmamıza yardım sağlıyor.
Adaletin yerini bulması Türk futbolunun geleceği için çok büyük önem taşımaktadır
Zira adalet denen kavrama güvenilmesi pek de zordur bu ülkede.
Suçlamaların doğruluğu halinde yapılacak en uçuk ama en ideal uygulama Trabzonspor’un şampiyonluğu ise Trabzonspor için ter dökmüş ama şimdi başka takımlarda olan Selçuk İnan,Egemen Korkmaz,Ceyhun Gülselam,İbrahima Yattara ve Umut Bulut’un bu sevince ortak olamamaları ne kadar adaletli olacaktır? Peki ya bizlerin,bu insanlara umutlar bağlayıp,onlara sevdalanıp,terk edilmemiz (gıyabında adeletsizlik yüzünden) adalet midir? Gideceğim / gitmeyeceğim kaygısı taşıyanların ben artık gitmem demesi adaletli olacak mıdır?
Yukarı tükürsen de adalet değil , aşağı tükürsen de değil . O zaman tam suratının ortasına tüküreyim böyle sistemin.Geç gelen adalet , adalet midir?
“Beyaz adam özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi...”
Ne onun için ne bunun için , Türk futbolu için hayırlı olsun.İlahi adalet varsa bari o yerini bulsun.
“Emek veren bir takım olarak, paraya karşı yetenek ve emeğin savaşını verdik. Tarih bunları yazacak." diyen bir adam tanıdım ben.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

NEDEN BLOG?



              Sanal bir dünyada gerçekmiş gibi yaşıyorsak eğer, sanallığından dem vurup ömrümüzü tüketiyorsak şu daracık ekran karşısında,etiklik ve değer yargıları gereği frenlemek zorunda kalıyorsak kendimizi,su gibi boş ve özgür olan yere kayma çabasıdır benimki.Çünkü ben;başımı versem özgürlüğümü vermem.Kendimi bundan sonra buradan da ifade etmeye çalışacağım. 


"Özgürlük hala en yüce değer değilse eğer
Prangalı kalsın diyorsanız köleler
 

Unutun tüm dediklerimi 
Yıkın diktiğiniz heykellerimi"


Mustafa Kemal Atatürk